4 Nisan 2011 Pazartesi

bitanecik pamuk babannecimmmm....bizi bıraktı ve gitti....

   günlerdir haftalardır donakaldım.yazamıyorum.yazmak istemiyorum.hele ki bu yazıyı hiç yazasım yok.sanki yazmazsam gerçekleşmemiş bir olay gibi kalacak hayal mayal yaşanmış mı yaşanmamış mı belli değil...ama bir yandanda yazmalıyım diyorum.sen yaşasaydın yazmamı isterdin bu duygudan kaçmaya çalışmamı değil de yüzleşip kabullenmemi isterdin.sen güçlüydün be babannecim.sen hepimizi cebinden çıkartacak kadar güçlüydün hayatta.
    hayatımda yaşadığım ilk ölüm acısı.çalan o telefonun sesi,o gün kendimi bir türlü rahat hissedemeyişim.evde başıma giren ağrılar,dükkanda ağrılarımın yoğnlaşması içimin daralması,elimin kolumun kalkmaması.tam da senin gözlerini yumduğun anlarda kendimi oyalayabilmek için birşeylere sarmam...duyduğum anda sanki bütün gökyüzündeki yıldızların üstüme yağması gibi bir hisse kapılmam.sanki bu acıyla başa çıkabilmem için birşeylerin yardıma geldiği gibi bir his...hemen yanına gelmek isteyişim,aynı an içinde reddedişim!ağzımdan dökülen ...hiç güzel bir rüya değil bu,hiç güzel bir rüya değil bu...defalarca tekrarladığım cümle...kim bilir kaç kere haykırırcasına tekrar ettim...

    sonuç yanına geldim,yolda gelirken kar arabanın camlarına vurdukça bunun azsonra yanacağım bir kabus olduğunu düşünerek,kabus olması için içimden dualar ederek geldim.arabadan indiğim gibi koştum yanına seni yere yataırmışlardı babannecim.o pamuk ellerini tuttum yumuşacıktı ellerin ama soğuktu.yüzünü açtım öptüm yanaklarından öptüm,öptüm,öptüm...kalk babanne dedim kalk gidemezsin, beni bırakıp gidemezsin...kalkmadın.saatlerce hareketsiz yatan bedeninin yanıondamıydı acaba ruhun.görüyormuydun beni,yoksa görmüyormuydun.hep onu düşündüm.gözyaşlarıma hakim olmaya çalıştım görüyorsan üzülme diye ama olmadı.susturamadım içimdeki acıyı.tutamadım gözlerimden süzülen yaşları.
   
     sen her zaman söylerdin bana sen bakıcan bana derdin.ben ciddiye almaz makara yapardım.bilirdin şaka yaptığımı.şimdi anlıyorum ben şaka yaparken sen şaka yapmıyormuşsun babannecim.sen ciddi ciddi söylüyormuşsun hep.ben anlamıyormuşum.önce sorup bizi denerdin sonrada ben bakılcak duruma gelmeden ölücem derdin.tık diye gidicem ben derdin.gittin babannecim.ahhh hemde öyle bir gittin ki şok ettin hepimizi.bana ceviz yaprağı toplamadan gittin,evime gelemeden gittin,seninle tatile gidemeden gittin.beni beklemeden gittin.içine dert olmuştu tv ye çıktığımda herkese teşekkür edip senin adını unutmam.ahhh senin bendeki yerin dilde değil be babannecim.senin bendeki yerin öyle ayrı ki.annem gibi ,canım gibi,kendimden ayrı görmedimki ben seni.hayatımın en büyük dayanağıydın sen.tarifi yokki bu acının.bir ağacın  bütün yapraklarını dökmesi gibi.sen yoksun ya tutunabileceğim bir dal yok sanki şimdi.

    evet yine ağlıyorum.şimdi sen olsaydın hemen kızmaya bağırmaya başlardın bana.''ağlama ,bi silkin kendine gel,hayat hep böyle devam edecek,hepimiz gidicez bir gün''diye bağırırdın.bağırırdın da beni anında suspus ederdin.bak sustum babannecim.sustum söylediklerin aklımda hep.hiç çıkmayacak bir şekilde hafızamda ettiğin her cümle.sen merakta kalma.bu da bir süreç.senin de dediğin gibi hayat hep böyle devam edecek...sen kabullenmiştin ya vaktinin geldiğini ,işte o bir nebze olsa içime su serpiyor.seni yıkayıp abdestini aldırdığımızda yüzünde beliren o ifadeyi gördüm ya ,o metaneti,o huzuru gördüm ya  biraz olsun teselli oldu bana.sen yaşadığın hayat boyunca bitaneydin babannemmm.giderkende bitaneydin.pamuklar gibi yumuşacık.mis gibi gül gibi kokarak gittin.gelinler gibi beyazların içinde gittin.gökyüzü bile senin gidişine ikramlar yaptı yağdırdı bembeyaz örtüyü sen daha huzurlu git diye.

        ve sen gittin beyazlar içinde....herşey istediğin gibi oldu ardından.duaların okundu,ikramların yapıldı,ev kalabalıktan doldu taştı be babanne.sen bakma benim şimdi böyle hüzünlendiğime.karakızın bununda üstesinden gelir be babanne.

seni ne kadar sevdiğimi defalarca söylemiştim sana biliyorsn değilmi babannecim seni çok seviyorum ben.çooook ama çok seviyorum...........karakızın ellerinden öper..........mekanın cennet olsun pamuğum benim...

9 Kasım 2010 Salı

hayatın gerçekleri üzerine bir karalama...

    sonbaharın:ağaçların sararmış  yapraklarını pervasızca döküp, rüzgarlarda savurmasını izliyorum.yemyeşil yaprakları yazla birlikte sararıp ömürlerini tamamlamıştı.şimdi sonbahar:sararmış bitip tükenmiş yaprakları döküp yine bir ilk baharda, yerine yeşillerini koyabilmek için bu değişim...
    bizim hayatımızda sanırım bu değişime gerek olduğu için  ağaçlarla aynı kaderi paylaşıyor bu sonbaharda.hiçbirşeyden haberim yokken ve dost sanıyorken ben çevremdeki herkesi birden bir telefon sesiyle değişiyor hayatımız.bizim yüzümüzdeki şaşkınlık,beynimizdeki acabalar şimşekler çakarken,hemen yanıbaşımızdakilerin yüz ifadeleri suçluluk,yakalanmışlık,tüh fakabastık şimdi ifadeleriyle dolu...işin en kötü yanı ise hiçbirinin yüzünde bir üzüntü ifadesi olmayışı,kalplerinde bir vijdan kırıntısı dahi olmaması da cabası.
    onların yaptığı hiçbirşey umurumda olmazken , biriciğimin yüzündeki o mahçupluk ve bunuda mı yapacaktınız bana der gibi, onlara bakışı içimi paramparça etti.
evet ...bir gece vakti,sohpet muhabbet,gülüşüp kahkahalar atarken sırf gırgır olsun diye çalan telefon açıldı ve megafonunun düğmesine basıldı.bizim yaprak dökümümüz ve tekrar yeşillenmeye olan hazırlığımız böyle başladı.haberi yoktu arayan kişinin farkında olmadan ne değişimlere yol açacağından.kafasını kurcaladığı için ,aklına gelen cümleleri sıralayıverdi...neden diye düşünmekten geçeli çok oldu.uzun zamandır farkındaydım çünkü insanların gidişatının.nedenini sadece hayat biliyor.o an öyle olması gerektiği için ortaya çıktı bu olanlar ve bizim daha iyiye gidebilmemiz için böyle olması gerekiyordu belkide.şimdi gergin ev ortamı, işlerimizin daha iyiye gitmesiyle umurumuz dışında kaldı.ev aramalarımız devam ediyor ama iş daha önemli bu aralar.umuyorumki hep böyle güzel devam edecek işlerimiz.mağlum bayram üstü yoğunluktan sonraki dönemde sadece bize ait olan bir eve geçeceğiz ve tamamlanacak yaprak dökümü süreci.biz biriciğimle omuz omuza verip yine işlerimize gömüleceğiz ,sevgimize gömüleceğiz.ilkbahara hazırlık için, aşkımız için ,kapatıp kulaklarımızı, gözlerimizi; hergeçengün gelişen  ağacımızı çekemeyenlere inat sürekli büyüyeceğiz.....

30 Ekim 2010 Cumartesi

evkur...

-ciiikcikciikcik
-kimooo?
-evkuuur
ve otomatiğe basılır.....
-onox bey ???
-evet nişanlım olur kendisi
-bu adreste mi oturuyor??
-evet onun evi burası
(tam yazarken kapı çalar ve bu yazı yarım kalır.....şu kadarını söyliyim sipariş yarın ya da öbür gün bizdeee:))

enteresan bir gün...

    enteresan bir gün....bu gün evet evet çok enteresan hemde:) toplumca asosyal olduğumuzdan beri hep böyle abuk subuk cümlelerle başlıyor blog sayfaları.hepimiz sözde bir çok sosyal faaliyete katılıyoruz ama nedense hepimiz de maskelerimizi takmışız çevremizdekilerle reel hayatta sadece bir avuç şeyi paylaşıyor ve kendimizi laptopumuzun başına attığımız anda,blogumuza dökmeye başlıyoruz içimizi...

enteresan bir gün işte reel paylaşımların  maskelendiği blog paylaşımlarının bir o kadar samimileştiği enteresan günlerden biri....

28 Ekim 2010 Perşembe


Yağmur

merhabaaa merhaba merhabaaa....evet blog amca abartısız bu tarz bir yağmur var şuan istanbulda.dışarıya çıkmadım bu gün yağmur gözümü korkuttu fakat elim mahkum mecburi istikamet dükkan az sonra...